Hudeybiye anlaşmasına göre, Huzâa kabilesi, Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem’in tarafında; Bekr kabilesi de Kureyş’in
tarafında yer aldı. Sonra Huzâa’dan birisi, Bekr’den birisinin
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’i hicveden bir şiir söylediğini
duydu ve döverek başını yardı. Böylece araları bozuldu.
Bekr kabilesi Huzâa ile savaşmaya karar verdi. Kureyş’ten
yardım istedi. Kureyşliler onlara silah ve hayvan yardımı yaptılar.
Aralarında Safvan b. Umeyye, İkrime b. Ebî Cehil ve Suheyl
İslâm, vefa, anlaşma, akid ve sözleşmelere saygı dinidir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Akitleri yerine getirin.”(218),
“Verdiğiniz sözü yerine getirin, çünkü söz (veren sözünden)
sorumludur.”(219),
“Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi
bozmayanlardır.”(220)
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur.
“Kimin herhangi bir toplulukla arasında bir anlaşma varsa,
süresi sona erinceye kadar ya da antlaşmayı bozmalarına karşı
antlaşmayı bozduğunu onlara bildirinceye kadar, bu bağı
Altıncı yılda Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem halkı umreye
davet etti. Hemen bin dört yüz kişiyle silahsız olarak yola
çıktı. Yanlarında sadece yolcu silahı vardı ki bunlar da kınlarındaydı.
Kendisi ve ashâbı kurbanlık hayvanları da yanlarında
götürdüler. Kureyş bunu öğrenince onu Beyt-i Haram’dan
uzaklaştırmak için birlikler topladı.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem korku namazı kıldı,
sonra Mekke’ye yaklaştı. Devesi orada çöktü. Müslümanlar:
Kasva inat etti, dediler.
Peygamber’in elindeki kılıç, insanların boyunlarını vurup
onlaro zorla Müslüman etmek için değildi. Kur’ân bunu
çok açık olarak belirtmektedir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Dinde zorlama yoktur.”(204), “İnsanları inanmaya sen mi
zorlayacaksın?”(205), “Sizin dininiz size, benim dinim bana.”(206)
Ancak bu, iç ve dış saldırılar karşısında devletin elleri bağlı
halde duracağı anlamına gelmez. Yüce Allah, mü’minlerin
canlarını savunmalarına, aşırıya kaçmadan veya saldırganlıktan,
uğradıkları haksızlık kadar, haklarını almalarına izin
verdi.
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in Medîne’deki Yahudilerle
anlaşma yaptığından ve onlarla bir saldırmazlık paktı
imzaladığından bahsetmiştik. Ancak onlar o anlaşmayı çabuk
bozdular. Meşhur huyları olan anlaşma bozma, entrika
ve komplo düzenleme gibi şeylerle uğraşmaya başladılar.
Bedir savaşında, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in
Müslümanlarla meşgul olmasını suistimal etmeleri, Beni
Kaynuka Yahudilerinin entrikaları arasındaydı. Onlardan bazıları,
Müslüman bir kadına sataştılar. Çarşıda herkesin gözü
İslâm, kayıtsız, şartsız adâleti getirmiştir. Nitekim Allah
teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Allah adâleti, iyilik yapmayı, yakınlara
bakmayı emreder.”(194)
Yüce Allah başka bir âyette de şöyle buyurmaktadır: “Bir
topluluğa olan öfkeniz sizi adâletsizliğe sürüklemesin; âdil
olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır.”(195)
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in adâletinin genel olduğunu
gösteren tablolardan birisi şudur:
İki görüşten en doğru olanına göre, beşinci yılın şevval
ayında “Hendek Savaşı” diye meşhur olan Ahzâb savaşı olmuştur.
Bu savaşın çıkış sebebi şöyledir: Peygamber sallallâhu
aleyhi ve sellem dördüncü yılda, kendisini öldürme girişiminde
bulundukları için Beni’n-Nadir’i sürgün edince, onların eşrafından
bazıları Mekke’ye gidip Kureyş’i Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem ile savaş için kışkırtmaya başladılar. Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem’e karşı onlara yardım edeceklerine söz
Enes b. Mâlik radıyallâhu anh Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve
sellem hakkında şöyle rivâyet etmiştir: Mescidde, Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem ile birlikteyken bir bedevî çıkageldi ve
mescidin içine küçük ihtiyacını yapmaya başladı. Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem’in ashâbı: Yapma, yapma diye bağırmaya
başladılar. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Bırakın yapsın”
dedi. Onlar da bıraktılar, bedevî küçük ihtiyacını yaptı.
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem ümmetine karşı çok
müşfikti. İki şeyden birini seçme hakkına sahipse, en kolayını
seçerdi. Ümmetine kolaylık sağlamak ve onları sıkıntıya
sokmak istemediği için böyle yapardı. Bundan dolayı şöyle
buyurmuştur: “Allah beni, zorlayan ve sıkıntı veren olarak
göndermedi. Beni ancak kolaylaştıran bir öğretmen olarak
gönderdi.”(181)
İbnu’l-Kayyim rahimehullah Zâdu’l-Me’âd adlı kitabında,
Uhud savaşından çıkarılan birçok güzel hikmet ve sonuçtan
bahsetmiştir:
1- İtaat etmemenin, gevşeklik göstermenin ve çekişme
içine girmenin sonucunun kötü olduğunu ve başlarına gelenin
de sırf bu yüzden olduğunu bildirmesi. Nitekim Yüce
Allah şöyle buyurmuştur: “Allah, izniyle, onları (müşrikleri)
kırıp geçirdiğimiz sırada size olan vaadini gerçekleştirdi.
Nihâyet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra zaaf
gösterdiniz. (Peygamber’in verdiği) emir konusunda tartıştınız