Rahmet peygamberi Sitesi

Dünya İslam Birliği - Uluslararası Peygamberi Tanıtma ve Destekleme Komisyonu

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, insanların en cesuruydu.
Tevhîd ve ibâdeti Allah’a halis kılmak üzere tek başına küfrün
karşısında durması, bütün kâfirlerin onun karşısına çıkıp
hep birlikte onunla savaşmaları, ona en ağır eziyetleri yapmaları,
defalarca onu öldürmek için suikast düzenlemeleri
ve bunların onu korkutmaması, yumuşatmaması, aksine davasında
daha da ısrarlı olması ve hakka sarılması bunu açıkça
göstermekteydi. O, yeryüzündeki tağutlara meydan okuyarak
hiç çekinmeden şöyle demişti: “Vallahi, bu işten vazgeçmem
şartıyla, güneşi sağ elime, ayı sol elime koysalar, Allah üstün
getirmedikçe veya onun için ölmedikçe onu bırakmam.”
 

Enes b. Mâlik radıyallâhu anh şöyle anlattı: Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem insanların en güzeli, en cömerdi ve en
cesuruydu. Bir gece Medîne halkı bir ses sebebiyle korkmuştu.
Bazı kimseler sesin geldiği tarafa gitmişlerdi. Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem onlarla karşılaştı. Sesin geldiği tarafa
onlardan önce gitmiş, Ebû Talha’nın üzerinde eğer bulunmayan
çıplak atıyla o korkutucu sesi araştırmıştı. Boynunda da
kılıç vardı. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bu arada halka:
 

110 Kırk Oturumda Sevgili Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem
“Korkmayın, korkmayın” diyordu.(169)
en-Nevevî şöyle demiştir: Bundan çıkarılacak bazı
dersler var. Bunlardan birisi de, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve
sellem’in cesaretidir. Öyle ki, durumu anlayıp herkesten önce
dönecek şekilde düşmana doğru yürümede oldukça acele
davranmıştır.
 

Câbir radıyallâhu anh şöyle anlatır: Hendek savaşı günlerinde
kazı yapıyorduk. O sırada çok sert bir damar çıktı, bunun
üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e varıp: Hendekte şu
sert damar karşımıza çıktı, dediler. O da: “Ben ineyim” dedi.
Karnına taş bağlı olarak kalktı. Üç gündür bir şey tatmamıştık.
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem kazmayı aldı, sert damara
vurdu. Orası hemen kum haline geldi.(170) Şu anlamı çıkarabiliriz:
Sahabîlerin kıramadığı sert kaya, Peygamber sallallâhu
aleyhi ve sellem’in darbesinin, şiddetinden darmadağın olmuş
kum yığınına dönüşmüştü. Bu, onun ne kadar güçlü olduğunu
gösteren bir delildir.
 

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in tehlikeler karşısındaki
cesareti, atılganlığı ve yılgınlık göstermemesi hiçbir kimsenin
yaklaşamadığı ve üstünlüğünün miktarını sadece, ona
bunu bahşedenin bildiği en yüksek dereceydi.
Bundan dolayı, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in
cihâdla ilgili hayatının tamamında, katıldığı savaşların hiçbirinde
bir defa bile bulunduğu yerden bir ayak veya bir parmak
kadar olsun ayrıldığı tespit edilmemiştir. Küçük büyük bütün
(169) Muttefekun aleyh.
(170) Buhârî.
 

Kırk Oturumda Sevgili Peygamberimiz 111 sallallâhu aleyhi ve sellem
ashâbı onu gözleriyle ve gönülleriyle bir işaretini bekledikleri
itaat edilen bir komutan olarak kabul ediyordu. Bu, onun
sadece Allah’ın elçisi olmasından değil, onda kendilerinde
bulunmayan bir cesaret görmelerinden ileri geliyordu. Oysa
onların arasında da cesaretleriyle darb-ı mesel haline gelmiş
kahramanlar vardı.
 

Bu konuda Ali b. Ebî Tâlib radıyallâhu anh şöyle demiştir:
Savaş kızışıp düşmanla karşı karşıya geldiğimizde, Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem’e sığınıp onunla korunurduk. Hiçbirimiz,
düşmana ondan daha yakın olamazdı.(171)
Yine Ali radıyallâhu anh şöyle demiştir: “Bedir günü, kendimize
baktım da, hepimiz Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’e
sığınıyorduk. O, düşmana en yakın olanımızdı. En çetin
insandı.”(172)
 

Uhud savaşında, melûn Ubey b. Halef, Peygamber sallallâhu
aleyhi ve sellem’i öldürmek amacıyla atına binmiş şöyle
diyordu: Muhammed! Sen yaşıyorsan, ben yaşamayayım!
Oradakiler: Allah’ın Rasûlü! Bizden birisi ona acıyacak mı?
dediler. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Bırakın onu!” dedi.
Yaklaşınca, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem el-Hâris b. es-
Sımme’den mızrağı aldı. Onu hedefi tespit için salladı. Bu
arada sahabîler etrafından dağıldılar. Daha sonra onun karşısına
geçti. Bir atışta mızrağı boğazına sapladı. Ubey birkaç
defa da atından düşüp yere yuvarlandı. Kureyşlilerin yanına
gidip: Muhammed beni öldürdü, dedi. Onlar: Bir şeyin yok,
(171) Ahmed ve Nesâi.
(172) Ahmed.
 

112 Kırk Oturumda Sevgili Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem
dediler. O da: Bu yara, bütün kabilelerde olsa, onların hepsini
öldürür. O “seni öldüreceğim” dememiş miydi? Vallahi,
o bana tükürse, beni mutlaka öldürürdü, dedi. Gerçekten de
dönerken öldü.(173)
Huneyn savaşında, Hevâzin kabilesi ansızın ok yağdırmaya
başlayınca, Müslümanlar bozguna uğrayıp kaçtılar.
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem ise şöyle diyerek düşmanın
karşısında durdu:
 

“Yalan yok Peygamberim ben
Abdulmuttâlib’in oğluyum ben”(174)
Allah’ım! Peygamber’in ve habîbin Muhammed’e salât
ve selâm et. Bizi onunla cennette bir araya getir. Onun mübarek
elinden, bize daha sonra hiç susuzluk hissetmeyeceğimiz
tatlı bir su içir.
(173) İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye, III/174.
(174) Bkz: Ahlâku’n-Nebiyyi fi’l-Kur’ân ve’s-Sunne, III/1341.

bizi takip edin

Find Rahmet peygamberi Sitesi on TwitterFind Rahmet peygamberi Sitesi on FacebookFind Rahmet peygamberi Sitesi on YouTubeRahmet peygamberi Sitesi RSS feed